Çoğu ekonomist, negatif faizlerin yayılmasını ve buna ilişkin uygulamaları açıklarken marjinal analize bağlı kalma eğilimindedir. Bu anlaşılabilir bir durum, yine de marjinal değişikliklere odaklanma eğilimi, fazla kısmi olabilir ve hatta yanlış yönlendirebilir: Özellikle sıfırın altındaki faizlerin istemsiz sonuçlarını sonuçlarına yön vermek zorunda olan piyasa katılımcıları için.
Ekonomistlerin geleneksel argümanı şöyle: Merkez bankalarının hamleleri ve piyasanın hazine tahvil faiz fiyatlaması, sıfır seviyesinin artık faizler için nominal bir sınır teşkil etmediğini kanıtladı. Sonuç olarak, eksi faizlerin etkisi en iyi deltalarla açıklanabilir. Bu, faiz oranlarındaki marjinal değişikliğe (örneğin eksi yüzde 0.2’den eksi yüzde 0.3’e indirilmesi) dayanarak sonuca varmayı, tüm seviyeleri toptan ele almaya (ne kadar eksi ve ne kadar uzun süre için) terchi etmek anlamına geliyor. Eksi faizlerin tarihsel anomalisine karşın çoğu ekonomist, fiyatlama, davranışlar ve ekonomik etkiler sürecinde geleneksel analizi uygulamaya eğilimlinde oluyor.
Bu yaklaşımın doğru olduğundan kesin emin değilim. Üç gelişme bu şüpheciliğini destekliyor ve daha açık düşünmeye ve analize olan ihtiyacı ortaya koyuyor:
İlk olarak, sistematik olarak önemli gelişmiş ekonomilerde finansal hizmetleri milyonlara sunmak için oluşturulmuş kurumsal yapı, eksi faizlerle çok uzun süre faaliyet göstermek için tasarlanmamıştır. Örneğin net faiz marjları üzerindeki baskı nedeniyle bankalar, aracılık işlevini yeribne getirmekte zorlanıyor ve giderek artan bir mevduarı geri çevirme eğilimine giriyor. Dahası, emeklilik fonlarından sigorta şirketlerine kadar uzun vadeli finansal tasarruf sağlayıcıları, uzun yıllar sonra gelecekte anlamlı bir güvenli getiri olacağı yönündeki müşteri beklentilerini karşılamakta zorlanıyorlar.